İster bir ürün/hizmet satıyor olun, ister yaşamınızdan paylaşımlar yapıyor olun aslında tüm içerik üreticileri hedef kitlesiyle iletişimde olmak ve onları bir konuda harekete geçirmek için paylaşımlarda bulunur.
Harekete geçirmekten kast ettiğim şey; bir ürünü satın alması, marka ya da kişilerle iletişime geçmesi, paylaşımlara yorum ve katkıda bulunması ya da sadece bir beğeni yapması olabilir.
Bütün bu davranışlar, bizlerin içeriğini güçlendiren ve müşterilerimizi daha iyi anlamamıza yol açan hareketlerdir. Ne kadar etkileşimde olursak, o kadar ilgi çeken bir içerik paylaşımı yapmışız demektir.
Peki sizce insanları harekete geçiren şey nedir?
Earl Riney bir söyleminde; “Duygularımız yaşamlarımızın itici gücüdür.” demiştir…
Bakalım pazarlama açısından da bu böyle mi?
Pazarlamada ürün odaklı değil, müşteri odaklı olma yaklaşımını benimseyeli uzun yıllar oldu. Müşterilerimizin ihtiyaçlarını doğru anlamak ve buna yönelik çözümler üretmek, biz pazarlamacıların en çok önem verdiği konu.
“Content marketing nedir? Neden önemlidir?” yazımda da paylaştığım gibi, içerikle pazarlama; tüketicilere bir ürün satmanın ötesinde onlara fayda sağlayacak bir değer üreterek marka bağlılığı yaratmaktır.
Değer üretmek için duyguları anlamak…
Hedef kitlemiz için değer üretmenin yolu; müşterilerimizin duygularını anlamak ve bu duygulara hitap edebilmektir. Ancak bu şekilde müşterilerimizi harekete geçirebiliriz..
Çünkü insanların davranışları ve karar verme mekanizmaları duygularına dayanır.
Marka bağlılığı için önce “güven” kazanmalıyız…
Neden önce güvenden bahsettim? Çünkü hedef kitlemizin güvenini kazanmak etkileşimi arttırır ve onlara yönelik çözümler sunmamızı kolaylaştırır. Bunun için müşteri yolculuğu analizleri de büyük önem taşır.
Başta güven olmak üzere duyguların sınıflandırılması ile ilgili 1980’li yıllarda psikolog Robert Plutchik tarafından geliştirilen “Plutchik duygu çemberi” bu konuda işinizi kolaylaştırabilir.
Bu yaklaşıma göre; 8 temel duygu bulunur ve bu duygular renkler gibi farklı yoğunluklarda olabilir. çemberde birbirine yakın duyguların kombinasyonları farklı duygulara ve davranışlara sebep olabilir.
Duyguların öneminden bahsettikten sonra gelelim içerikteki duygulara hitap etme konusuna…
İçerikte mutlaka olması gereken şey: Empati…
Günlük yaşantınızı düşünün. Size empati ile yaklaşan kişilerle birlikteyken kendinizi daha rahat, daha güvende ve daha iyi anlaşılmış hissetmez misiniz?
Müşteriler de içeriklerde empatik yaklaşımı görmek istiyorlar.
Bir diğer konu; kişisel tecrübeler…
Müşteriler için önemli olan bir nokta da; iş/ürün özelliği yerine kişisel tecrübeleri anlayabilmek ve aynı ihtiyacı hisseden kişilerle ortak platformda buluşarak konu hakkında daha detaylı bilgi edinebilmek. Bu da yine ortak duyguları hisseden kişilerle bir araya gelerek güvene dayalı bir karar verme ihtiyacını gösteriyor.
Markalar samimi paylaşımlar yapmaları konusunda müşterilerini teşvik ederlerse, yorumları okuyan potansiyel müşterileri kazanma olasılığını da otomatik olarak arttırmış oluyor. Tabi iyi hizmet sunuyorsanız 😊
Kısacası duygular kişisel iletişimin anahtarıdır. İçerik pazarlamasının amacı da müşterilerimizle iletişim kurmaktır.
Duyguları anlamaya çalışırken gündeme dikkat….
Son söz olarak, duygulara hitap ederken gündemi de analiz etmeyi unutmamak gerekir.
Örneğin son dönemde yaşadığımız pandemi sonrası değişen ortak hislerle ilgili bir tabloyu sizlerle paylaşmak isterim. Aşağıdaki tabloya göre; hepimizin hissettiği güvenlik sorunları, belirsizlik gibi duyguları ön planda görebilirsiniz. (Kaynak: https://contentmarketinginstitute.com/2020/06/b2b-audiences-emotion-content/)
Bu nedenle gündeme ve döneme bağlı olarak hedef kitlenizin ihtiyaçlarının ve duygularının değişebileceğini unutmayın!…
Keyifli çalışmalar…