Dijital pazarlamanın kitabı çok yazıldı, çizildi. Teoride her şey mükemmel görünüyor. Ama iş pratiğe geldiğinde, başarıyı getiren strateji sadece güzel yazılmış bir plana bağlı kalmak değil, doğrudan sahada neyin çalışıp neyin çalışmadığını bilmekten geçiyor. İki temel yol var: Inbound ve Outbound pazarlama. İşte, bu iki strateji hakkında gerçek dünyadan alınacak dersler.

Outbound Pazarlama: Gerçekten İşe Yarıyor mu?

Şu reklam bütçesini artır, sürekli daha fazla kişiye ulaş, “push” et, gönder, göster. Ama itiraf edelim, kaç kere YouTube’da ya da Instagram’da karşımıza çıkan bir reklama 3 saniyeden fazla dayanabiliyoruz? Ben bile reklamlara ilgi duyan biri olarak bazen kendi reklamlarımızdan bile sıkılıyorum. İnsanlar aktif olarak bir şey aramıyorken, onlara reklam bombardımanı yapmak gerçekten doğru bir yöntem mi?

Gerçek Deneyim: Şunu net söyleyebilirim ki frekans kraldır. Tek bir seferde insanları yakalayamazsınız. Ama eğer doğru frekansta ve doğru mesajla sürekli gözlerinin önünde olursanız, bir süre sonra “Hmm, bu neymiş?” diye düşündürtmeye başlarsınız. Outbound pazarlamanın anahtarı budur. Çoğu zaman insanlar sizin varlığınızdan habersizdir, ama onları sürekli görebilecekleri bir yerde bulundurursanız, en sonunda tıklamaya başlarlar. Ama dikkat: fazla abartmak, marka yorgunluğu yaratabilir.

Inbound Pazarlama: Herkes “Push” Yaparken Neden Sen “Pull” Yapmıyorsun?

Inbound pazarlama, dijital pazarlamanın ‘sessiz ama güçlü’ tarafı. İnsanlar, bir ürün ya da hizmet hakkında zaten bir şeyler ararken onların karşısına çıkmak kadar değerli bir şey yoktur. Düşünsenize, potansiyel müşteriniz Google’da tam da sizin sunduğunuz hizmetle ilgili bir çözüm ararken, o kişinin karşısına çıkıyorsunuz. Zaten size ihtiyacı olan insan, kendiliğinden size geliyor!

Gerçek Deneyim: SEO’da birinci sayfada olmanın getirdiği gücü tarif edemem. İnsanlar, çözüm arayışındayken markanıza gelir ve size güvenir. Blog yazıları, organik sosyal medya içerikleri ve arama motoru sonuçları üzerinden gelen bu trafik, diğer tüm satış kanallarından daha yüksek dönüşüm sağlar. İnternette binlerce ürün ya da hizmet arasında bir fark yaratmak istiyorsanız, içeriğinizin kral olması gerekir. Tüketici, her şeyin fazlasıyla farkında ve artık çözüm istiyor. Onun aradığı çözümü en iyi siz sağlarsanız, kazanan siz olursunuz.

Stratejilerin Kesişim Noktası: Kazanan Kombinasyon

Her şey inbound veya outbound olmak zorunda değil. İkisini akıllıca bir araya getirmek, dijital dünyada uzun vadeli bir başarı sağlar. Çoğu işletme sadece birine yüklenip diğerini göz ardı eder. Kısa vadede etkili olsa bile uzun vadede sürdürülebilir olmaz. O yüzden, benim önerim; bir yandan kitleyi sürekli yeni reklamlarla beslerken, diğer yandan da onların araştırmalarını, karar verme süreçlerini ve satın alma yolculuğunu inbound stratejilerle yönlendirmektir.

Gerçek Deneyim: Gördüğüm en başarılı kampanyalar, her iki stratejiyi aynı anda kullananlar oluyor. Örneğin, bir kampanya döneminde yoğun bir şekilde outbound reklamları verirsiniz ama iş orada bitmez. İnsanlar o reklamlardan sonra sizi araştırmaya başlar. Karşılarına çıkan blog içerikleri, sosyal medya paylaşımlarınız ve web siteniz sayesinde satın alma yolculuğuna dahil olabilirler. Tek bir stratejiye saplanıp kalmak, dijital dünyada en büyük tuzaklardan biridir. Başarı, dengeyi kurmaktan geçiyor.

Son Söz: Dijital Pazarlama Savaşlarında Kazanmak İçin Gerçek Deneyimlerden Öğrenin

Şu gerçeği kabul edelim: Dijital pazarlama bir savaş alanıdır. Rakipleriniz sürekli daha fazla bütçe ayırırken, siz sadece “doğru strateji”yi arıyorsunuz. İyi haber: Doğru strateji, inbound ve outbound pazarlama ikilisinin dengeli bir kombinasyonu. Outbound ile farkındalık yaratın, inbound ile satışları kapatın. Bu işin teorisi böyle. Ama pratiği? Pratikte kazananlar, sahada neyin gerçekten çalıştığını deneyimlemiş olanlar.

Sizin deneyimleriniz nasıl?

Sevgiyle,

Write A Comment